nereden başlayım ki ben seni eleştirmeye? uçarken çıkarttığın; insanı ses olup olmaması konusunda şüpheye düşürdüğün o vızıltı hakkındamı konuşayim? yoksa yarattığın ölümcül kaşınmalar üzerinemi yorum yapayım? ya da, ulan bu sefer öldürücem galiba diyerek elindeki gazeteyi savuranlardan akıl almaz bir manevrayla kaçarak hayal kırıklığına uğrattığın milyonlarca insan adınamı konuşayim? ben sana ne diyeyim minik düşmanım? en şamanist insanlar bile gözlerini kırpmadan seni öldürebilirken ben daha nasıl muhalefet edeyim sana? görmen lazım artık hatalarını. ama ben senin eleştiriye açık bir canlı olduğuna inanmıyorum.
İSRAİLDEN ÖZÜR BEKLENTİSİ dış politikada çok iyi işler yapıldığı yazıldı hep. hangi kanalı açsak, hangi gazeteyi okusak ahmet davutoğlu nun eşsiz bir bakan olduğu, komşu ülkelerimizle çok iyi anlaştığımız gibi şeyler söyleniyordu. ve israil.. mavi marmara olayından sonra özür gelmezse ilişkiler düzelmez dendi hükümet tarafından. işin derinine inip doğru bilgilenebilmek için dış işleri bakanı sözcüsünden randevu talep edeyim dedim. ama telefonunu nereden bulucaktım? bulsam bile ne diyecektim? "randevu verebilirmisiniz acaba" mı diyecektim? elalemin gazetecileri çatır çatır randevu talep ediyorlardı ondan bundan. telefon numarasını uzun uğraşlar sonucu buldum ama hala götüm yemiyordu konuşmaya. iki kırmızı tuborg gömüp öyle aramaya karar verdim. özgüven gelsin dedim. bira almaya bakkala indim. utanmıyomusun ramazanda bira almaya dedi bakkal sahibi. şimdi ayıp ettin işte dedim. ben dini bütün bir insanım öldüreceklerini bilsem yinede ramazanda ağzımı sürmem bu melete dedim. ne bok yemeye alıyosun ozaman dedi. güvensiz biri olduğumu anlamış üzerime daha sert bir şekilde abanıyodu bakkal sahibi. zonguldaktan dayım geldi, lanet bir adamdır, ramazanda bile içer dinsiz pezevenk dedim. ben dayıma küfür yağdırarak ne kadar karaktersiz bir insan olduğumu kendime bir kere daha kanıtlarken bakkal sahibinin yumuşadığını fark ettim. her şeyi geçtim de aklıma bir şey takıldı sevgili okurlar. madem bakkal sahibi karşıydı ramazanda içme olayına ne sikime satıyordu o birayı? ne sikime?
hocam.com türkiyenin en gelişmiş üniversitelilere özel sosyal ağ sitesidir. üniversite mailine aktivasyon kodu gönderildiği için sahte profiller bulunmayan bu sitede tanıdıklarla iletişim kurabilmenin yanında tavla gibi oyun seçenekleri de bulunmaktadır.
ERGENEKON DA SON GELİŞMELER ülkemizde çok ilginç gelişmeler oluyor. devletin yasama yürütme ve yargı organlarının düzgün çalışması o ülkenin geleceğini belirlediği unutulmamalıdır. geçenlerde ergenekon davasını izlemek için silivriye gittim. ben birçok yazar gibi olayları izlemeden, kulaktan dolma bilgilerle yazmam bilirsiniz. silivriye vardığımda yolda lise arkadaşım alperi gördüm. lisedeyken derslerde kol saatinin kayışıyla kolumuza vururdu bu alper. herkes çekinirdi kendisinden. en çok bana vururdu. başımı öne eğdim ki beni farketmesin. allahım dedim bu güne kadar sana layık bir kul olmadım biliyorum dedim. ama bundan sonra değişebilirim, hatta gusül abdesti bile alırım, lütfen alper beni fark etmesin dedim. alper beni fark etti. insanlarla iletişim kuramazken alperle nasıl kurabilirdim? çekingen bir insanım ben. eşinden bahsetti bana alper. çocukları olmuş, biri kız biri erkek. onları anlattı. çok konuştu. davayı izlemem lazım gecikiyorum diyemedim. saçları dökülmeye başlamış birazda ondan bahsetti. nasıl bir cümle kurmam gerektiğini düşündüm ve karar verdim. duruşma başlamadan mahkemeye gitmem lazım, buralardaysan çıkışta görüşelim diyecektim. diyemedim. okul numaralarını hatırladığı eski sınıf arkadaşlarımızı sayıyordu. bir çoğunu unutmamıştı. evine götürdü beni alper. bir ara çocuklarından erkek olanı saçımı çekti. davayı izleyemesem de bir şeyin farkına vardım; benden bir bok olmaz.
cansız olanlara ölü hayvan denirken canlı olanlara sadece hayvan denir. özellikle canlı oldukları betimlenmez. betimleyen biri varsa o kişide sorun vardır. çok geniş kitleleri içerir hayvanlar alemi. rutubetli evlerin duvarlarında gezen, o eve misafir gelenlerin uyumaları için hazırlandıkları dönemde kendilerini fark ettirip hayatlarını siken minicik (yaklaşık olarak bir kadın vajinasının 10.000 de 1'i) böceklerden tutunda kalıp konusunda affedersiniz eşek sikinin aldığı övgüyü hak edecek boyutlardaki ( yaklaşık olarak bir kadın vajinasının 300.000 katı falan ) canlılara kadar geniş bir kitledir hayvanlar alemi. seks falan yaparlar bunlar. çok şeker görünümünde olanlar bile bir başkasını canlı canlı yiyebilmektedir. yedikten sonra vicdan azabı duymazlar. tekrar seks yaparlar. hep seks olsun isterler. seksi çok severler.
yaşamak ilginç şeydir; nefes alıp verirsin, üzülürsün, sevinirsin, osurursun, çorap giyersin vb. bunlar hep yaşamaktır. yani hayattır. peki yaşamamak nedir? nefes almaz vermezsin, üzülmezsin, sevinmezsin, osurmazsın ve hatta çorap giymezsin işte bunlarda yaşamamaya dair örneklerdir. bir ilginçlik yok mu ortada? var. hayat ilginçtir işte. peki niye bu ilginçlik abidesini bu kadar çok sahipleniyoruz? ölmekten götüm kadar tırsıyoruz hepimiz. işte bu yüzden muhalefetim. canlıları öyle bir kontrolü altına almıştır ki bu hayat, hele bir istediğini yapma adamın götünü siker. çünkü egosu çok güçlüdür. biz yükselttik götverenin egosunu. SEKSE MUHALEFET
seksi kime sorsanız candır der, hayattır der. bende biliyorum öyledir seks. seksi kötülemek değil ki niyetim. ne haddime sekse laf sokmak onu yadırgamak. severim ben seksi. benim muhalefetim seksin hayvan gibi güzel bir şey olmasına. arkadaşım yapan var yapamayan var. gün geliyor 1 yıl uzak kalabiliyor insanoğlu seksten. bu noktada soruyorum sekse; niye bu kadar güzelsin? niye bu kadar alımlısın? niye bu kadar cansın, canansın? niye sen yokken insanların mutlu olmasını engelliyorsun arkadaşım? AÇILIR KAPANIR KANEPEYE MUHALEFET dünyada her geçen gün yoksulların sayısı artmaktayken, buzul kütleleri gün geçtikçe azalmaktayken, bir çok canlı türü yok olmaktayken, niang takımdan ayrılmak istediğini yönetime bildirmişken, senin derdin bumu yani demeyin okurlarım. önce bir dinleyin. sonra yorum yapın. ilk başta dinlemesini öğrenin. onuda ben mi söyleyeyim yani size. iki dakika susun konuşayım sonra söyleyin ne söyleyecekseniz. ayıptır sizin yaptığınız. açılsa açılmaz, kapansa kapanmaz mına kodum kanepesi.
GÖTE MUHALEFET
götün önemi büyüktür ve hak ettiği değeri görmektedir zaten göt. her dünya vatandaşı sever göt ovalamayı. evrenseldir götü sevmek. işte tehlike tam da bu noktadadır. göt, milyonlarca yıldır yüzün gerisinde kalmıştır. yüz, aşk dolu öpücüklerin mekanıyken, göt ise bok,döl gibi pis işlerin merkezi oldu. işte bu yüzden kendini sevdirerek yüzün liderliğini elinden almak istiyor gavat. aşkı götümüzle yaşayalım istiyor.
İLK AŞKA MUHALEFET
ilk aşk çok özeldir derler ya, ilk aşk ömür boyu unutulmaz derler ya, tozluklarını sikeyim ben onların. genellikle lise yıllarında kapıyı çalan bu ilk aşk çok lanet bir şeydir. çocukluktan çıkamamış ergenlerin yeterince kafaları karışık değilmiş gibi bir de ilk aşk götüyle uğraşırlar. neden mi? şu yüzden; ergen 31 ini çekerken bu ilk aşkını düşünsem mi düşünmesem mi ikileminde kalarak karışık olan kafasını daha da karıştırır, çorbaya dönüştürür. hep muhalefetsin bir kere de bir çözüm üret ağzını siktiğim diyenler için çözümü de veriyorum: lise 1 kitaplarında 31 çekerken aşık olunan kişiyi düşünmenin ayıp olmadığı düzgün bir dille anlatılmalıdır.
nereden başlayım ki ben seni eleştirmeye? uçarken çıkarttığın; insanı ses olup olmaması konusunda şüpheye düşürdüğün o vızıltı hakkındamı konuşayim? yoksa yarattığın ölümcül kaşınmalar üzerinemi yorum yapayım? ya da, ulan bu sefer öldürücem galiba diyerek elindeki gazeteyi savuranlardan akıl almaz bir manevrayla kaçarak hayal kırıklığına uğrattığın milyonlarca insan adınamı konuşayim? ben sana ne diyeyim minik düşmanım? en şamanist insanlar bile gözlerini kırpmadan seni öldürebilirken ben daha nasıl muhalefet edeyim sana? görmen lazım artık hatalarını. ama ben senin eleştiriye açık bir canlı olduğuna inanmıyorum.
